Ziyaret ettiğiniz her sayfada harika bir öneri, her kaydırmada tam sizi anlatan bir içerik ve her tıklamada ilginizi çeken bir ürün… Dijital dünyanın ilgi ve isteklerinizle bu kadar uyumlu olması sizce ne kadar doğru veya mümkün? Acaba internetteki tüm ayak izinin, arka planda detaylıca takip edildiği böylesine dijital bir çağda, yaptığımız seçimler algoritmanın kendisi tarafından yönlendiriliyor olabilir mi? Sonuçta sosyal medyanın dünyayı algılama biçimi ve ilgi alanları üzerine yarattığı yanılsamalı etki ortada. Dolayısıyla siz her ne kadar dijital sahayı kişisel kullanımınıza uygun şekilde yönlendirdiğinizi düşünseniz de tam yetki sizde olmayabilir. Tercih ettikleriniz, ilgilendikleriniz ve hayattaki istekleriniz sadece iyi tasarlanmış ve analiz edilmiş dijital bir sistemin parçası olabilir.
Dijital ortamlarda gördüklerimizi neden görürüz?
Dijital ortamdaki tüm platformlar arka planda, kullanıcı hareketlerini takip eden algoritmalar kullanır. Bu algoritmalar, kullanıcının bıraktığı dijital ayak izlerini toplayıp analiz ederek platform kullanım süresini ve etkileşim oranını maksimize etmeye çalışır. Bu da ancak kullanıcı isteklerini, ilgi alanlarını ve potansiyel beğenilerini belirlemekle mümkündür. “Benim bile beğeneceğimi bilmediğim bir şeyi algoritma nereden biliyor” diye düşünebilirsiniz. Ancak algoritmaların tümü, sizinle ilgili önerilerini sizi tanıdıktan sonra paylaşır.
Yeni girdiğiniz veya hesap açtığınız bir sosyal medya platformunu düşünün… İlk başlarda karşınıza çıkan içerikler ve hesaplar genellikle ilgi alanlarınıza neredeyse hiç hitap etmeyen, fakat görünürlüğü yüksek olan içeriklerdir. Zamanla belirli hesapları takip ettikçe ve farklı gönderileri beğendikçe karşınıza niteliklerinize daha uygun içerikler çıktığını fark edersiniz. Çünkü bir hesapta ne kadar süre geçirdiğiniz, ekrandaki videoyu kaç saniye izlediğiniz veya hangi içeriğe yorum yaptığınız gibi bilgilerin tümü algoritma tarafından gizlice takip edilir. Herhangi bir platforma girerken size ait kişisel verilerin tamamının işlenmesine ve analiz edilmesine izin verirsiniz. Üstelik farklı şirketlerin de bu bilgilere erişmesini onaylarsınız. Zamanla ayarları yenilenen ve her seferinde gelişerek hakkınızda daha fazla veri toplayan algoritma da sonuçta, size hitap edecek içerikleri veya reklamları sizden önce tahmin edecek hale gelir.
Tavsiye algoritmalarının tehlikeli yanları
İnternette yaptığınız hiçbir eylemde yalnız değilsiniz. Arka tarafta her zaman sizinle ilgili veri toplamaya devam eden ve karşınıza buna yönelik öneriler çıkaran bir algoritma var. Elbette bu durumun bazı tehlikeleri de var.
1. Eko odalar
Algoritmaların temel motivasyonu, kullanıcıyı platformda daha uzun süre tutmaktır. Bunun için de önüne ilgi alanlarına hitap eden içerikler çıkarır. “Eko oda” veya “filtre baloncukları” gibi tanımlara sahip olan bu prensip, kullanıcıyı zaten inandığı bir görüşe hapsederek yeni fikirlerle karşılaşmasını önler. Sahip olduğu düşünce biçimini daha da pekiştirir ve özellikle siyaset, tarafsız haber gibi konularda dezenformasyona uğramasına neden olabilir. Günümüzde Amerika’daki siyasi kutuplaşmanın ve yanlış bilgilendirmenin en temel nedenlerinden biri olarak da sosyal medya algoritmalarının etkileşimi destekleyen bu çalışma biçimi gösterilebilir. Yani bu durum; algoritmanın, kullanıcıyı platformda tutmak pahasına yanlış, etik olmayan ve tahrik edici içerik veya fikir yayabileceğine işaret edilebilir.
2. Algı yönetimi
Kullanıcı olarak herhangi bir içeriği bilinçli olarak seçtiğinizi düşünseniz de o içeriğin karşınıza gelme sırası ve görünürlük sıklığı algoritmik bir hesaplamanın sonucudur. Bu seçim yanılsaması, karşılaştığımız içeriklerin ve bize önerilen ürünlerin bizden bağımsız olduğunu gösterir. Ancak gün sonunda karşımıza çıkan ürünü alma veya içerikte görünenleri deneme isteğimiz artar. Daha çok kullanıcının toplu biçimde benzer trendlere yönelmesi de benzer şekilde algoritmaya bağlıdır. Özetle; kullanıcıların kısıtlı bir menüde ve kendini özgür hissettiği bir sistemde, çeşitli markaları besleyen bir araca dönüşmesi mümkün olabilir. Bu otomatik tepki, giyinme biçiminden bakım tercihlerine ve güzellik tanımına kadar her alanda algı bozunmasına yol açabilir.
3. Bağımlılık
Algoritmanın giderek daha fazla içerik sunması ve kullanıcıyı sürekli yeni şeylerle kendine çekmeye çalışması, bağımlılık açısından da tehlikelidir. Günümüzde yaşanan sosyal medya bağımlılığının temel nedenlerinden biri de yine algoritma çalışma prensibidir. İrade kaybına yol açan bu prensip, platformlardan gelen sürekli bildirimler ve sonsuz kaydırma akışı gibi özelliklerle desteklenir. Ayrıca dopamin salınımını hızlandıran ödül sistemini hedef alır ve çeşitli bağlılık programları sunar. Tüm bunlar birleştiğinde yapılan tercihler, bilinçli bir seçim olmaktan çıkarak algoritmaya yenik düşme olarak sonuçlanır.
Algoritma karşısında irade kazanmak mümkün mü?
Yapılan araştırmalar; algoritmaların, kişinin hangi filmi izleyeceğinden kimi romantik partner olarak seçeceğine kadar birçok soruyu oldukça doğru tahmin edebileceğini gösteriyor. Ancak bu yüksek öngörülebilirlik karşısında hala irade kazanmak ve sistem ne kadar zorlayıcı olsa da özerk tercihler yapmak mümkün.
- Dijital içerik tüketimini sınırlandırmak ve içerikleri yüksek farkındalıkla tercih etmek,
- “Bu bana iyi hissettiriyor mu?” ve “Değerlerime uyum sağlıyor mu” sorularını sormak,
- Pasif kalmak yerine algoritmayı bilinçli olarak eğitmek ve dijital aktiviteleri bu amaç doğrultusunda sürdürmek,
- Gerçek hayattaki otantikliği önceliklendirerek dijital ilişkilerin yüzeyselliğini fark etmek,
algoritmanın dayattığı sistem karşısında kendi değerlerinizi korumanıza yardımcı olabilir.
İlginizi çekebilir: Sosyal medya çılgınlığında kendi merkezimizi koruyabilmek
Kaynak: kqed, medium
The post Algoritmalar bizi bizden iyi tanıyorsa, seçimlerimiz hala bizim mi? appeared first on Uplifers.