Hızlı tüketimin ve anlık tepkilerin normal karşılandığı bir çağda acelecilik adeta yaşam biçimi haline geldi. Modern hayatın aşırı hızlı ritminden uzaklaşarak biraz yavaşlamak ise vakit kaybı olarak görülmeye başlandı. Oysa içine düştüğümüz hızlı akış bizi, karşılaştığımız şeyleri sindirmeden acele karar vermeye ve dolayısıyla daha sık hata yapmaya itiyor. Hiç düşünmeden sonraki adıma geçerken olayların kendi değerlerimiz ve köklerimizle olan bağını kurmamızı engelliyor. Haliyle sürekli yorgun, huzursuz ve yaptığı yanlış tercihlerden mutsuz hale geliyoruz. Bu nedenle bu kadar acele ve yanlış kararlar döneminde bilerek yavaşlamak, aslında zamanın gerisinde kalmak anlamına gelmiyor. Tam tersine, daha bilinçli seçimler yapmamız ve duygularımızı fark ederek hareket etmemiz için ihtiyacımız olan alanı tanıyor. Peki, bizden hemen tepki vermemizi bekleyen aşırı hızlı bir dünyada durup düşünmeye ve yavaşlamaya nasıl daha fazla yer açabiliriz?
Yavaşlamaya neden ihtiyacımız var?
Yavaşlık; nicelikten ziyade niteliğe odaklanan, mindful pratikleriyle dolu bir yaşam biçimi. Bizi sürekli etkileşimde ve aktif olmaya iten dijital bir çağda yavaşlık, gerçek bir direnişe dönüşmüş durumda. Çünkü ekranları ve bildirimleri kapatarak birkaç gün, hatta birkaç saat ortadan kaybolmanın bile neredeyse imkansız hale geldiği bir dönemde, yavaşlık ciddi vakit kaybı olarak görülüyor. Hatta birçok kişi yavaşlamayı, verimsizlik ve konsantrasyon düşüklüğü ile eşleştiriyor. Halbuki, kendine ve ruhuna iyi gelen bilinçli kararlar almak, ardı arkası kesilmeyen görevler arasında kaybolma riskini engelliyor. Böylece çoklu görevlerle organize olma zorunluluğunun getirdiği stres, odak kaybı ve üretkenlik baskısını azaltıyor. Uzun vadede ise iş verimini artırmaktan bireysel mutluluğu pekiştirmeye kadar birçok fayda sağlıyor.
Genel olarak tüketim odaklı, hızlı akış ve çoklu görev mantığını alarak tekli, daha kaliteli ve değerli görev yapma fikrine dönüştürüyor. Bu da gün içinde karar alırken duygu ve düşüncelerimizle daha derin bağ kurmamızı, iç huzuru hissetmemizi ve tatmin edici bir yaşam sürmemizi sağlıyor. Üstelik modern dünyada yavaşlamayı gerektiren birçok adım, oldukça basit yaşam alışkanlıklarıyla atılabiliyor.
Modern yaşamda yavaşlık için atılacak adımlar
Hızlanan bir dünyada kendine yavaşlık niyetleri koymak bir anda yapılamayabilir. Günlük hayatta küçük fakat daha düşünceli anlar yaratmaya odaklanmak, yavaşlamanın temelidir. Nasıl geçtiğini bile hatırmadığınız hızlı günlük rutinleri, biraz daha anlamlı ve farkında gerçekleştirerek, kendi yavaş yaşam felsefenizi oluşturmaya başlayabilirsiniz.
1. Mindful yaşam biçimine odaklanmak
Modern akışta yavaşlamanın sırrı mindful yaşam biçiminde gizlidir. Anda kalarak hem kendinizle hem çevrenizdekilerle daha güçlü bağlar kurmanızı sağlayan mindful yaklaşımı, sizi aldığınız kararlarla daha ilgili hale getirir. Kendine bakım, öz değer ve aile ilişkileri gibi birçok aşamada devreye giren bu bilinçli farkındalık sayesinde andan keyif alma miktarınız artar. Örneğin; yediğiniz bir yemeğin tadına gerçekten vararak, sevdiklerinizle birlikteyken orada bulunmanın ne kadar özel olduğunu hatırlayarak veya çalışırken kendinizi işe vererek gün içinde birçok ufak yavaşlık anı yaratabilirsiniz.
2. Sınırlar belirlemek
Hızlı bir akışta sürekli bildirimlerin ve aramaların karmaşasından kurtulmanın tek yolu, kendi sınırlarını belirlemektir. Çünkü işi dünyaya bırakırsanız, başkalarının ve görev baskısının transparan hale getirdiği bir iş-yaşam dengesizliğinden yorgun düşebilirsiniz. İstemediğiniz şeylere “hayır” demek, omuzlarınızdaki birçok yükü hafifletebilir. Kendinizi sürekli bir şeyler yapma zorunda hissetmeden özgürce fikir beyan etmek, zayıflık değil, aksine gücün ve öz güvenin göstergesidir. Bu nedenle hayatınızdaki görevlerin ve insanların aşırı kalabalıklaştığı durumlarda basitçe bunlara vakit ayıramayacağınızı söyleyerek, kendi değerinizi karşı tarafın da fark etmesini sağlayabilirsiniz.
3. Daha azını yapmanın gücünü anlamak
Sürekli üretkenlik baskısı, çağımızın en büyük sorunlarından. Ama bu, yapılan çok sayıdaki işin iyi ve nitelikli olduğunu göstermiyor. Hatta çoğu zaman bunun aksini kanıtlıyor. Çünkü birden fazla görevle aynı anda meşgul olmak kimilerine fayda sağlasa da genellikle işlerin bölünmesine yol açtığından odaklanma ve verim gibi kriterleri kötü etkiliyor. Haliyle ortaya hepsi bölük pörçük yapılmış ve nedeni, nasılı tam sorgulanmamış bir sürü yarım yamalak iş çıkıyor. Popüler düşüncenin aksine tekli ve yavaş görev mottosunu geliştirerek eldeki işleri daha kaliteli olacak şekilde tamamlayabilirsiniz. Sayıdan çok içeriğe odaklanırsanız yaptığınız işten daha fazla keyif de alabilirsiniz.
4. Dijital minimalizmi denemek
Dijital dünyanın ve sosyal medyanın hayatlarımız üzerinde yarattığı baskı ne yazık ki gerçek. Sürekli yenilenen trendler, denenecek bakım ve güzellik sırları derken, kendinizi nasıl olduğunu anlamadan bir şeylerin peşine takılıp gitmiş buluyor olabilirsiniz. Ama tüm bu karmaşa içinde gerçekten sizi yansıtan ve değerlerinizi pekiştiren belki de çok az şeye odaklanıyorsunuz. Üstelik belki de ne kadar fazla nefes pratiği, rahatlama rutini ve wellness taktiği deneseniz de üzerinizdeki stres eksilmiyor olabilir. İşin sırrı, sırf popüler ve başkaları tarafından deneniyor diye hayatınıza aldığınız alışkanlıklarda olabilir. Tüm zihinsel kalabalığı susturmak ve iç sesinizi duymak için kendinizi dijital dünyadan biraz soyutlamayı deneyebilirsiniz. Çok değil, haftada birkaç saat kendi düşüncelerinize odaklanmanız bile karar alma farkındalığını artırabilir. Dijital dünyadan boşta kalan zamanı kitap okumayı, günlük tutmaya veya kişisel hobilere ayırarak çok daha anlamlı bir yaşam sürebilirsiniz.
Kaynak: medium, beingsen
İlginizi çekebilir: Yavaş hareketi, yavaş yaşam felsefesi nedir?
The post Yavaşlık üzerine: Acele kararlar çağında durup düşünmenin gücü appeared first on Uplifers.